30 Aralık 2012 Pazar

NaaaNiiik

yazmak için çok kalem aradım. küçükken karalama defteri edinmem gerektiği söylemişti öğretmen hiç bir zaman alamadım. defterlerin arkasını sıraların üstünü duvarları mobilyaların görünmeyen kısımlarını karaladım. bir şey çizmedim, bir şey söylemedim sadece karaladım. sonrasında büyüklü küçüklü kağıtları orası burası yırtılmış el ilanlarını gazete parçalarını geçip giden zamanı bir dosyada toplamaya başladım. geri dönüp toplantılar düzenledim. hatta bazen anladım.

kimse pusulanın iğnesi değildi, altındaki hareketli alandı. zamanın bir diliminde bazılarımız kuzeye bakıyordu sadece, öğretilen bütün bilgiler kuzeye gidelim diye kafamız karışmasın! halbuki güneye giderken de yolumuzu bulabilirdik, zaten geri kalanlarla ayın karanlık tarafında buluştuk.

ECO.101

bir fincan ondan, iki tutum şunda, üç kaşık şöyle, dört dilim böyle, böyle iyi olmuş böyle
severim 
tarifsiz çıktık yola hoş gideceğimiz yeri de bilmiyordukta 
ama tatlı yapmayı tercih ederim. 

zevk alıyormuyuz zevk harcıyormuyuz bilmiyorum bir para birimi olarak zevk. Eğlenceyi mutluluğu zevki hepsini birbirine karıştırdık harmanladık tek yaptığımız zaman geçirmekti bir para birimi olarak zaman. Hiç gitmez sandık sonu gelmez dedik zamanımız hep vardı bir para birimi olarak hayat. Bizden de fazlasıydı geriye bir şeyler kalacaktı yeni hayatlar bırakacaktık bir para birimi olarak insanlık
Bir para birimi olarak para: herkesin değerinin olduğunu düşündüğü şey, herkesin kabul ettiği şey, bozulamaz,saklanabilir,kolaylıkla değiştirilebilir, bir sayma birimi.

24 Aralık 2012 Pazartesi

Aklımda

tuşlara bas yoksa ağlayacaksın duygusuzluğumdan. 
senaryo yazdım. 
ama bence oynamayalım, boş zamanım çoktu. 
yazarken sıkıldım o yüzden oynamayalım. 
konu aynıydı, adamlar yeni. 
arpa boyu çok uzun. 
adam aynı, ben çok yeni olabilecek kadar eski. sadece onunla ladese hep varım.

22 Aralık 2012 Cumartesi

Where is My Don?

bazen yazmaya çalışırken, aklıma gelen bütün kelimeler şarkı olarak çıkıyor. arada sırada diye düşünürken ...uğra bana hovardayım diye... şeklinde devam ediyor, 90lar Türkçe popun dibine vuruyorum. bazen bazen olmuyor bazen deyip şarkılarını ezbere bildiğim üç beş şarkıcıyı anıyorum. şarkıdan şarkıya atlarken yazılacaklar listesinden uzaklaşıyorum tabi. kafanda 90 lar klipleriyle, dın dın dındı dıdın ritmiyle zor bir durum oluyor. aptal bir sırıtmayla boşlukta süzülmeye başlıyorsun. ama bunu ben, kendi ellerimle yıllarca kafamda inşa etmiştim. düşünmek istemediğim ama düşünmek istemedikçe daha çok düşündüğüm şeylerden, çözemedikçe sinirlendiğim çözümü olmayan düşüncelerden, uç uça eklediğim paranoyak hikayelerden (paranoya yaptığımın bir yandan da bilincinde olmak -beynim benim fuck buddy'm-) kafama şarkı sokarak durdurdum. son ki üç dört, amaaaaaan petrol canım petroool 90lar 80ler 70ler farketmez petrol. bu molaları o kadar etkin kullanmaya başladım ki bu konu hakkında yazı yazmak için iki kelimeyi art arda koymak işkence oldu. tedavi sandığım şey hastalığa dönüştü. koskoca bir arşivden kurtulmayı düşünüyorum.
bundan sonra sonuna kadar gideceğiz artık bir şekilde, bir ihtimal daha var (oda ölmek mi dersin)...

21 Aralık 2012 Cuma

evin ablukası kalkmış

"mutsuzum ama keyfim yerinde"

en güzel yerinde durmuş bir satır müziğin.
bir şeyler yanlış ama bir yerde duruyorum. durup durup gülmediğimi, eğlenmediğimi reddetmek yalan olur. sadece şahsım, münhasarlığına dil çıkarırken; keyfim, kahyasına parmak atıyor.

20 Aralık 2012 Perşembe

oiki

bazen
o
kadar
dalıyorum
ki
oksijensiz
düşünebiliyorum.

döncem ben sana

önce kahve yapacağım. son sigaram, keyfini çıkarmak istiyorum. gece sigaram olmadığı için erkenden uyumaya çalıştığım günleri bilirim. sigarayla çok içli dışlı olduğumuzdan değil aslında bu. öyle gecelerin ayna karşısında sigara içme safhasına gelindiğinde, sigarasızlık; uykun gelmeden uyumaya çalışmaktan daha acımasız. sigaraya karşı bir çeşit estetik kaygısı içeriyorum.
bir insan karşısındakini çok sevince bütününe bakmıyor, sadece ayrıntıların, kıvrımların güzelliğini görüyor.
altyapı çalışmaları varmıştırmışım şimdi arkama yaslanıp kat dikiyorum.

kayıp halkaları bulmak, nereden nereye zıpladım. ben biliyorum da şimdi biliyorum. sonra unutuyorum araya reklam alıyorum, yüzük takıyorum, dağa kaldırıyorum. ilk başta eğlenceliydi. şimdi daha eğlenceli. matematik itiraz ediyor. katılıyorum hakim bey, döneceğim döneceğim açıklama ekleyeceğim; soru işareti değil

19 Aralık 2012 Çarşamba

Joker Kestim

genelleme havasına girdim diyelim. hayatı ikiye ayırıyorum.
uğraşmaya değecekler
uğraşmaya değmeyecekler.
dışarıdan bakıyorum; bir iki film izledim, kitap okudum, düşündüm falan
uğraştığın her şey vakti haliyle değerleniyor.
fuuuuuuuup zoom out.
kendimle çelişip durmaya değmez diyorum.
bir yerden başlamam lazım artık buna. arada çok yoruluyorum.
amalar diyarından bildiriyorum;
avuçlarım kaşınıyor
gözlerim kapanıyor
savaş başlıyor.


ışık alan yerde durabildiğin sürece hayat ikiye ayrılır.

18 Aralık 2012 Salı

ET

dıgık dıgık dıgık de. de de biraz daha de sonra sus. kalabalık yapıyorsun. arkadaşım nereye gidiyorsun, tut elimden gel kenara yıllardır oynanan bir oyun var burada. karışınca birşey mi olacak sanıyorsun. önce yukarı çıkalım, her ara katta bir aşağı bakalım böyle anlarda gülmek güzel. sonra yukarı bakalım. hayal ettim; çokta kurdum, bazen tavuktum korktum kaçtım, balıktım baktım göremedim anlamadım. yada 1,2,3 balıktım baktım göremedim anlamadım, büyükbaş küçükbaş, bakışlarım bön bön. attım, koştum, yoruldum karanlıkta el yordamıyla seninkini buldum. sonra yüksel yüksel yüksel

14 Aralık 2012 Cuma

5 N'si K'sı belli

yeterince ısındık ve patladık diyelim neye dönüşeceğiz
yeterince hızlandık ve çarpıştık diyelim ne kadar bölüneceğiz
yeterince hafifledik ve yükseldik diyelim nereye gideceğiz
yeterince büyüdük ve küçüldük diyelim ne zaman bileceğiz
yeterince uzattık ve saçmaladık diyelim bulur muyuz birbirimizi

4 Aralık 2012 Salı

dönen şeylerle ilgili şarkılar

hayığğrrr hayığğrr istemiyorum rahat bırakın benilerin, çıkarın beni buradanlara döndüğü bir çemberin içinde devinimler yapmaktayım. Bazı sınırsız anlarda kolumu kaldırıp elimi başımın üzerinden omurilik soğanın oradan kafatasıma sokuyorum, 36 derecelik sıcaklık beni büyülerken beyin kıvırımlarımın arasında parmaklarımla geçiyorum oynuyorum yoğuruyorum ve havalandırıyorum; ped reklamlarındaki ferah günler gibi ; sonra burnumdan çıkartıp elimi dirseğime dokunuyorum, çünkü regliyim ve ferahlamak hava almak değil.
takıldım iyiyle kötü arasına, bir yandan etik kaygım yok sorumluluğum kendime, uydururum bir şeyler, buda ikisi arasındaki farkı kaldırıyor. sonuçta nasıl istersem kendimi kandırabilirim. işime gelirse başka insanları da inandırabilirim sonra bir tarikat kurarım, ağaç dibinde kök salana kadar otururuz. sihirli değnek olsa yunus olmak istemem kuş olup uçmak istemem ağaç olmak isterimi ohh mis ! çünkülerle başlayan cümleler kurmayacak kadar ağacım.
çocukken enerji harcamak için ileri koşmak ve kendi etrafımda dönmek arasında kalınca dönmeye karar verdim. bu karar dışarı çıkmaktansa, içeride kalmayı tercih etmemin akabinde olmuştu. sanırım herşey böyle başladı sonra ya çemberin içindesin yada dışındasındır dedi biri ağzının orta yerine patlattım.

14 Ekim 2012 Pazar

birileri geldi

geldim, gidecek yer kalmadı diye mi geldim?
dönmekle kalmak arasında ne kadar çok vakit geçirdim. Hayatımda ortasında kalmadığım, herhangi bir konu yok, dışındaki konuların hepsinde evet öyleyim, iki fikrin çarpışması beynimi patlatacak biliyorum. Hayatın baktığınız yerle değil gördüğünüz noktayla alakalı olduğunu biliyorum.
İnsanlarla tanışınca bazı sorular vardır, konular doğrusu, ezberime aldığım cevaplarına göre de insanları ezberlediğim. Çok konuşmam çok sormam aslında; konuştuğum vakitlerde insanların sorularını dinliyorum çünkü anlattıklarına insanlar hükmedebiliyorlar alışmışlar ama sorularına değil. Anlattığınız bir olay karşısında insanın ne yorum yaptığı değil ne soruyla karşılık verdiği, çünkü ayrıntısını almak istediğimiz şeyleri soruyoruz konuyu bağlamak istediğimiz şeyleri soruyoruz. Karşımızdakini dinlemeyi sevmiyoruz ki konuşma sırasının bize gelmesini beklerken anlıyormuş gibi yapmayı seviyoruz. Ama sorarken boş bulunuyoruz; ne kadara aldın?, nasıl gözüküyordu? kaç tane vardı? çok acıdımı? tekrar yaptın mı? insanları dinlerken yaptıklarını anlamadığım yerlerde hep ,özellikle yeni tanıştığım insanlarla, şu soru kafamı sikti:
abi neden?? neden yaptın ki bunu? bu kadar ciddi bi şekilde anlattığın; haksız mıyım abi? sen olsan ne yapardınlara: neden? nezaman yapardınlara: neden? kavga etmek, durduk yere laf sokmak falan neden yani ? Herşeye anlam kazandırmaya çalışırken de kendi anlamınızı kaybediyorsunuz :(başa bağlarsak) sonrada sorunum bu oldu! çünkü karşımdaki insanın mantığını oturttuğumda olaya pot yapmıyor ama bi yerde yanlışlık var biliyorum değiştirmeye çalıştım yinede kendimce, kendi söküğünü dikemeyen terzi oldum inzivaya çekilmeye karar verdim uyuyorum şimdi.